Varlık Vergisi |
O tarihlerde dünyanın hemen her bölgesindeki Yahudilerin huzurları, düzenleri bozulmuş ve İlan edilecek İsrail'e göç etmekten başka çareleri kalmamıştı....
___
Adı Varlık Vergisi...
Resmi tarihe bakarsanız 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır.
Ve, devletimizin ağır ikinci dünya savaşı şartlarında uygulamak zorunda olduğu bir vergidir.
Zamanın başbakanı artık ABD ajanı olduğu açıkca ifade edilip ispat edilen Şükrü Saraçoğlu'dur. Saraçoğlu'nun bu vergi için gerekçeleri şunlardır;
"Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz."
"Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır."
Görünüşte ne hoş değil mi? Gayet milliyetçi, gayet vatansever bir hareket tarzı gibi...
Yasanın çıkarıldığı 1942 yazı boyunca İstanbul gazetelerinde hırsızlık, karaborsacılık, vurgunculuk ve ihtikârla ilgili haber ve yazılar ön plana çıkarıldı. Hemen her gün ve her gazetede "karaborsacı Yahudi" tiplemesini içeren karikatürler yayınlandı.
12 Eylül 1942'de İstanbul defterdarlığı görevine atanan Faik Ökte'nin anılarında anlattığına göre, Maliye Bakanlığı savaş dolayısıyla fevkalade kazanç elde ettiği iddia edilen kimselerin cetvelinin yapılarak müslümanların M, gayrımüslimlerin G, dönmelerin/sabetaycıların D harfiyle işaretlenmesini talep etti.
11 Kasım'da Varlık Vergisi kanunu TBMM'de hiç tartışılmadan kabul edildi. Kanun her il ve ilçe merkezinde kimin ne kadar vergi ödeyeceğini belirleyecek servet tespit komisyonları kurulmasını, komisyon kararlarının nihai ve kati olmasını, vergi ödeme süresinin 15 gün olmasını, bu süre içinde tahakkuk eden vergiyi ödemeyenlerin mallarının haczedilerek icra yoluyla satılmasını, buna rağmen borcunu ödeyemeyen mükelleflerin borçlarını "bedenen çalıştırarak ödetmek" amacıyla çalışma kamplarına gönderilmesini öngörüyordu. Böylelikle Yahudilere Almanya'da kurulan Nazi kamplarının bir benzeri ülkemizde de kuruluyordu. İşin tuhaf tarafı herhangi bir azınlık meselesinde üzerimize gelip ortalığı yıkan dünya devi ülkeler bu yaptıklarımıza hiç karışmıyordu... Azınlıkları tamamen devletimizin uygulamalarına terk ediyorlardı...
İstanbul'da kurulan üç komisyon tahakkuk eden vergi listelerini 18 Aralık 1942'de açıkladı. Tahakkuk eden vergilerin %87'si gayrımüslim, %7'si müslim mükelleflere yüklenmişti. Geri kalan %6 değişik kalemlerde olup, bunların da çoğu gayrımüslim azınlıklar ve ecnebilerdi. 4 Ocağa kadar vergisini ödemeyen mükelleflere birinci hafta için %1, sonraki haftalar için %2 gecikme zammı uygulanacağı ilan edildi.
Aralık 1942 ve Ocak 1943'te İstanbul'da gayrımüslimlere ait binlerce taşınmaz mülk el değiştirdi. El değiştiren mülkler arasında İstiklal Caddesi'ndeki yapıların büyük bir kısmı bulunuyordu. Satılan mülklerin %67 kadarı müslüman Türkler, %30 kadarı resmi kurum ve kuruluşlar tarafından alındı.21 Ocak 1943'ten itibaren İstanbul'da binlerce gayrımüslime ait ev ve işyerleri haczedilerek haraç mezat satıldı.
27 Ocak ile 3 Temmuz 1943 arasında, tümü gayrımüslimlerden oluşan toplam 1229 kişi çalışmak üzere Erzurum Aşkale'ye yollandı. Sözlü anlatımlara göre bu kişilerin aileleri Aşkale'ye sürülenlerin "sağ dönmeyeceğine" inanıyordu. Sürgünlerden 900 kişi 8 Ağustos 1943'te yük vagonlarıyla Eskişehir Sivrihisar'a nakledildi.
9 - 13 Eylül 1943 tarihlerinde New York Times gazetesinde Cyrus Sulzberger imzasıyla Türkiye'deki Varlık Vergisi uygulamasını eleştiren bir dizi yazı çıktı. Bu yazılardan hemen sonra 17 Eylül'de toplanan TBMM, henüz tahsil edilmemiş olan Varlık Vergisi borçlarının silinmesine karar verdi. Aralık ayının ilk günlerinde Aşkale ve Sivrihisar sürgünleri yaklaşık on aylık esaretten sonra evlerine gönderildi.
Düşünün hele, ABD'de bir yazı disi çıktığı için hemen uygulamaya son verildi. Peki en başından beri diğer devletler de dahil olmak üzere bunca devlet neden kendi dindaşlarını, ırkdaşlarını yani ülkemizdeki azınlıkları korumadılar? Bir şeyler yapmadılar?
Varlık Vergisi kanunu ile toplam 314.900.000 TL vergi tahsil edildi. Bu sayının %70'i İstanbul'da toplandı. Toplam tahsilat, 394 milyon TL olan 1942 devlet bütçesinin %80'ini buluyordu.
1935 sayımında Türkiye nüfusuna oranı %1,98 olan gayrımüslim azınlıklar, vergiden sonra başlayan göç nedeniyle 1945'te %1,56'ya ve 1955'te %1,08'e düştü.
Yani ortalama onbeş sene içerisinde ülkemizdeki her yüz kişiden biri başka ülkelere (özellikle de İsrail'e) göç etti...
İşte, hikayesi bu.. Bir taraftan Almanya'da bir Hitler çıkıp bütün Yahudilerin huzurunu bozup onları el mahkum İsrail'e kovalarken, bir taraftan da başımızda bulunan ABD ajanı bir başbakan eli ile ve yine Yahudi dini büyüklerinin karar ve emirleri ile Türkiye'deki Yahudiler de mallarından mülklerinden, servetlerinden oluyorlar, hayatları perişan oluyor ve mecburen ilan edilmek üzere olan İsrail'in yolunu tutuyorlardı.
Şimdi de bir sürü tiyatro çevirip söz de bizi Yeni Osmanlı yapıyorlar ve Cehenneme çekiyorlar... Tarih çok tiyatrocu gördü. Çok aktör seyir etti. Sahneler ve olaylar hep tekerrür etti...
Mehmet Fahri Sertkaya
Akademi
(Yazının hazırlanmasında wikipedia'dan istifade edilmiştir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder