Bülent Arınç
Bülent Arınç, 1948 yılında sıcak bir mayıs ayının 25'inde Bursa'da dünyaya geldi. Arınç, doğumuyla da her insan gibi olmayacağının, aykırı cephede yer alacağının işaretlerini veriyordu. Arınç'ın doğumu sıradan bir doğum değildi, önce bacakları görünmüş, paniğe kapılan doğumdakiler, onu ana karnında düzeltmeye çalışmışlarsa da becerememişler, bacaklarından tutarak çekip çıkartmışlardı.
Evet; 13.733.688.728 T.C numaralı Bülent Arınç 25.05.1948 tarihinde Bursa'da ters bir doğumla gözlerini dünyaya açıyordu. Arınç'ın, Manisa Merkez ilçe Büyük Sümbüller Köyü'nde yer alan kütüğü 1959 yılında Manisa merkez ilçeye naklediliyordu.
Bülent Arınç, her ne kadar babasını "Komutan" olarak tanımlasa da 13.748.688.218 kimlik numaralı babası İbrahim Arınç, Jandarma uzatmalısı olarak tanınıyordu. Arınç'ın dedesinin kütükte geçen ismi Ahmet, nenesinin adı ise Raziye olarak yer alıyordu. Baba Arınç 28.12.1908 tarihinde Manisa'da doğmuştu.
15
Musa'nın Mücahiti İbrahim Arınç'ın annesi Raziye'nin, 13.691.690.184 numaralı kimlik bilgilerinden gördüğümüze göre baba adı Mehmet, annesinin ismi ise Gılman'dı. Raziye Hanım Bergama'da doğmuştu. Bergama'ya da Girit'ten gelmişlerdi. Girit'e gitmeleri ise Siirt'in Baykan ilçesi Arınç köyünden olan, Arınç ailesinin Tunceli ve yöresinde isyana kalkışmaları sonucuydu. Böylece Tayyip'in karısı Emine'den, Abdullah Gül'den, Beşir Atalay'dan sonra Siirt kökenli olduğu belgelenen Arınçlar, Bedirhan aşiretinin uzantılarındandılar. Osmanlı bunları Girit'e sürdükten sonra Girit isyanları başlamıştı. Arınç'ın İbrani kökenli dedeleri Osmanlı'ya başvurarak bugünkü deyimle Koordinatörlük istemiş, koordinatör olmalarının ardından Girit elimizden çıkmıştı. Girit'in elimizden çıkmasının ardından Arınç ailesi Manisa'ya yerleşiyorlardı. Manisa, Yunan'a kurşun atmadan teslim olan tek ilimiz olarak tarihte yerini alıyordu. Manisa'da yetişen Bülent Arınç, Meclis Başkanı olduğu zaman 12 mil olayının Yunanistan lehine kabul edilmesini istiyordu. Oysa Bülent Arınç, Mekke'de sarı, kırmızı ve yeşil renkli bir çadırda yaptığı açıklama da Yunanistan'ı Helencilikle, Megalo İdea peşinde koşmakla suçluyor ve ardından kükrüyordu: "Kahpe Yunan" Bülent Arınç'ın annesi Ayşe Sevdiye ise 13.745.688.372 numaralı kimlik bilgilerine göre; 01.07.1919 yılında Alanya'da dünyaya gelmişti. Annesinin adı Emine, babası ise Kazım'dı. Anne Sevdiye ve Baba İbrahim 10.03.1937 tarihinde evleniyorlardı.
16
Bu evlilikten Bülent Arınç'ın dışında; 15.02.1938 tarihinde Yıldıray, 26.01.1940 yılında Kutlay, 19.05.1943'de Ümit Doğay ve 12.07.1956'ya geldiğimiz de Tülay isimli çocukları oluyordu. 21.05.2007 tarihinde Manisa ETV Televizyonunda yayınlanan konuşmasında Bülent Arınç, annesinin, büyükbaba ve büyük annesinin Bergama ve Yunt Dağı bölgelerinde doğup büyümüş kişiler olduğunu söylüyordu. Oysa yukarıda da belirttiğim gibi annesi Ayşe Sevdiye 13.745.688.372 numaralı kimlik bilgilerine göre; 01.07.1919 yılında Alanya'da dünyaya geliyordu. Arınç'ın annesi Sevdiye Mısır'dan Alanya'ya göçen bir ailenin kızıydı. Aynı Baykal ailesi gibi onlar da Mısır'dan gelmişlerdi. Deniz Baykal'ın dedesi yani annesinin babası Mısır'dan göç edip Antalya'ya yerleşen çok iyi derecede Arapça bilen Şeyh Ahmet Neşşar'dı. Deniz Baykal'ın dayısının oğlu Mehmet Uğur Neşşar CHP Denizli milletvekiliydi. Mısır kökenli ve İskenderiye doğumlu bir başka milletvekili ise Tayyip'in sırdaşı Emin Şirin'di. Emin Şirin kendini tanımlarken; "Ben de Türk kanından başka her kan var" diyordu. Arınç'ın büyük babası Mehmet, Derviş Mehmet olarak tanınıyordu. Büyük baba ölünce Arınç'ın kütükte Ahmet adı ile kayıtlı dedesi, Derviş Mehmet diye çağrılmaya başlanıyordu. Bilindiği gibi Derviş Mehmet, Asteğmen Kubilay'ı şehit eden gurubun başını çekiyordu. Bülent Arınç'ı çok yakından tanıyan ve onun çocukluk arkadaşı olan Nedim Çakmak, "Bülent, çocukluk ve gençlik yıllarında, Manisa sokaklarında " Dedemin intikamını alacağım" diye dolaşıyor" diyordu.
17
Manisa'nın "Üç Bülent'i diye anılan gurupta yer alan Arınç, Manisa kökenli ve İzmir Karşıyaka'da oturan Yahudi Sara Hanım'ın derslerine katılıyor, onun tekkesinden çıkmıyordu. Yahudi düşmanlığı yaparak, Müslümanları saflarına katmak bu derslerde öğretilen başlıca konulardandı. AKP yönetiminin kare asları olarak nitelenen İsrail Dışişleri Müsteşarı Alon Liel ve İshak Alaton gibi Yahudilerin rahle-i tedrisatından geçen Tayip Erdoğan Maça ası olarak adlandırılırken, Kupa ası Bülent Arınç ise Yahudi Sara'nın derslerinden ayrılmıyordu. Karo ası Abdullah Gül ise Sabahattin Zaim'in öğrencisiydi. Sabahattin Zaim "Abdullah Gül gibileri bulup kullanacaksınız" diyen bir isimdi. Arınç da Erdoğan ve Gül gibi Necip Fazıl'ın talebeleri arasında yer alıyordu. Abdullah Gül, Hülya Avşar'a hayranlığı yüzünden teşkilattan tepki alırken, Bülent Arınç Tekirdağ-Malkara'da yaptığı konuşmada; "Hülya Avşar fettan bir kadın her önüne gelenle düşer kalkar" diyor ve alkış alıyordu. Hülya Avşar'ın eski kocası Kaya Çilingiroğlu ise AKP'li olduğunu ilan etmekten çekinmiyordu. Süleyman Yeşilyurt, "Yahudi Dönmeleri ve Mum Söndü Ayini" adlı kitabında Sabahattin Zaim için şunları yazıyordu: "1924 yılında Köprülü'de dünyaya gelen Prof. Cevat Babuna'nın baba tarafı Selanik ve Üsküp dönmelerindendir. Annesi Nazire Hanım ise Selanikli Sabetaist bir ailenin kızıdır. O yıllarda köprülü yani Üsküp, Selanik'ten sonra Yahudi dönmelerin en büyük merkezleri konumundaydı. Babuna'nın teyzeoğlu ünlü Prof. Sabahattin Zaim de Selanik doğumludur.
18
Zaim'in annesi Saime Hanım da Selanik dönmesidir. Zaim'in eşi Ulya (Cıngıllıoğlu) da Sabetaist bir ailenin mensubudur. Ailedeki diğer ünlü isim ise Leyla Neyzi'dir..." Karenin dördüncü ismi yani Sinek Ası Abdüllatif Şener, Cumhurbaşkanlığı hayali ile uçtuğu için onunla ilgili bilgilere şimdilik yer vermiyoruz.
Sabetaycı mısınız?
Yalçın Küçük "Tekelliyet 2" adlı kitabında "Bülent Arınç'a yanıt" başlığı altında Uğur İpekçi'nin 14 Mayıs 2003 tarihinde yayınlanan Habertürk Gazetesi'nde yer alan yazısını aktarıyordu:
"TBMM Başkanı Bülent Arınç'ı Habertürk'teki Basın Kulübü'nde izledim.
Sayın Arınç, üç saati aşan program esnasında sadece bir kez sinirlendi. O da 'Siz Sabetaycı yani Yahudi Dönmesi bir aileden mi geliyorsunuz' sorusu yöneltildiğinde.
Niye bu kadar sinirlendiğini ben pek anlayamadım.
'Değiliz' deyip tartışmayı bitirebilirdi. Ancak demedi. Onun yerine hep başka şeyler söyledi.
Ve hep sinirli konuştu.
Sabetaycılık meselesinde bu kadar hassas olan Bülent Arınç'ın, 'Sabetaycıların okulu' olarak bilinen Fevziye Mektepleri ile birlikte, Nişantaşı'nda sergi açılışı yapacak olmasına ne buyurulur?
Geçelim...
19
Bülent Arınç, 23 Nisan 2003 günü, eski Meclis binasında yaptığı konuşmada, Nakşibendî şeyhi Ata Efendi'nin Anadolu'ya nasıl asker ve cephane kaçırdığını övgüyle anlattı.
Peki, Bülent Arınç, Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi şeyhi hukukçu Ata Efendi'nin Sabetaycı olup olmadığını bilmekte midir?
Tüm bunlar tesadüf müdür?"
Bülent Arınç, programda kendini Yahudi Dönmesi olarak niteleyen Yalçın Küçük'e dava açıp açmayacağının sorulması üzerine "Dava açmayacağım" diye cevap veriyordu. Ve dava açamıyordu.
Müslüman-Yahudi Savaşı
AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, 3 Kasım 2002 seçimleri öncesi "Şeref Madalyalarımız" dediği konuşmalarında Yahudiler için şöyle diyordu:
"...Şöyle bir hadisi şerif var, Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Bu harpte Müslümanlar galip gelecektir, öylesine galibiyet ki, Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak, ağaçlar haber verecektir, "Ey Müslüman arkama Yahudi saklandı gel onu öldür" diyeceklerdir."
Seçimlerde insanlarımızdan oy almak için böyle konuşan Bülent Arınç, istedikleri oyları aldıktan ve meclis başkanı olduktan sonra, Yahudilerle ilgili düşüncelerini tamamen değiştiriyordu.
Bülent Arınç, 26 Mayıs 2005 tarihinde TBMM Başkanı sıfatıyla Washington'da Musevi Toplumu ve ATAA temsilcileriyle biraraya geliyordu.
20
Arınç Musevi başkanlara övgüler yağdırıyordu. Meclis'in İnternet sitesinde Musevilerle buluşma şöyle aktarılıyordu: "ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın davetlisi olarak Washington'a gelen TBMM Başkanı Bülent Arınç, Musevi toplumu temsilcileri ve Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) yetkilileriyle ayrı ayrı biraraya geldi. Türkiye'nin Washington Büyükelçiligi'nde bir çalışma toplantısı yapan Arınç, daha sonra Amerikan-Türk Konseyi'nin (ATC) düzenlediği öğle yemeğine katıldı. Bülent Arınç, bugün ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert ile biraraya gelecek. Arınç'ın ayrıca Beyaz Saray'da ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile görüşmesi öngörülüyor. Bülent Arınç, ABD Kongresi'ndeki Türk Dostluk Grubu ve Kongre Türkiye Çalışma Grubu üyeleriyle de görüşecek. Dennis Hastert, Arınç onuruna kongrede bir resepsiyon verecek. TBMM Başkanı Arınç'ın, cuma günü Chicago'ya geçmesi ve burada Türk toplumu üyeleriyle biraraya gelmesi bekleniyor..." Arınç, Chicago'daki temaslarını tamamladıktan sonra Türkiye'ye hareket edecek..." Arınç, ABD'de Musevilere, Amerika ve İsrail'e muhalefetin az sayıda bir grup aşırı dincilerin görüşü olduğunu anlatıyor, kendinin bu küçük gruba dahil olmadığını vurguluyordu. 29 Mayıs 2005 tarihli Yeniçağ Gazetesi'nde "Washington'da neler oluyor" başlığı altında şunlar vurgulanıyordu:
21
"Başbakan Erdoğan'dan önce Amerika'ya giden TBMM Başkanı Arınç, Musevi lobisi ve papazların yönettiği üniversitede temaslarda bulundu. Bülent Arınç'ın, Amerika ve İsrail'e muhalefetin az sayıda bir grup aşırı dinci unsurların görüşü olduğunu belirtmesi, Washington ve Kudüs"e mesajdı.
Zaten ne hikmetse, koştura koştura Musevi lobisi ile temasta bulundu. Ayrıca Washington'da, papazlar tarafından yönetilen George Üniversitesi temasları da ilgi çekici.
TBMM Başkanı'nın bu ziyareti neden yaptığı, kendi açıklamalarının arasındaki kelimelerde gizli.
ABD'nin Chicago kentinde temaslarda bulunan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Dünya Ticaret Merkezi'nin Chicago Kulübü'nde verdiği akşam yemeğine katıldı.
Küresel emperyalizmin beyni olan Dünya Ticaret Örgütü, emirlerine direnen ülkelerin iktidarlarını devirmekle ünlü..."
Bülent Arınç'ın Yahudilere Kardeşlik Mesajı
26 Ocak 2006 tarihinde Meclis İnternet'inde TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, İsrail Meclis Başkanı'na Uluslararası Anma Günü nedeniyle bir mesaj gönderdiği açıklanıyordu. Yahudilerle savaşmadan kıyamet kopmayacağını ilan eden Arınç, yukarıda da yer alan görüşlerinin aksine Yahudilere yapıldığı iddia edilen soykırımı "korkunç" olarak niteliyordu. Sitede Arınç'ın büyük değişimini(!) gösteren haber şöyle yer alıyordu:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, Yahudi soykırımı kurbanları anısına BM Genel Kurulu tarafından ilan edilen 27 Ocak Uluslararası Anma Günü nedeniyle İsrail Meclis Başkanı Reuven Rivlin'e bir mesaj gönderdi.
22
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın mesajı şöyle: "Bu tür korkunç olayların tekrarlanmaması için yeni nesillerin bilinçlendirilmesine verdiğimiz önem çerçevesinde, 1 Kasım 2005 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilen "Yahudi Soykırımının (Holokost) anılması" başlıklı karar tasarısının ortak sunucuları arasında Türkiye de yer almıştır. 27 Ocak tarihinde ülkemizde de Yahudi soykırımı kurbanlarının anılması ve Dışişleri Bakanlığımızca bu amaçla bir açıklama yapılması kararlaştırılmıştır. Aynı tarihte, günün anlamı ile ilgili TBMM adına bir açıklama yapılmasını da öngörmekteyim." İsraillilere bu şekilde şirin demeçler yollayan Arınç, RP hatibi sıfatıyla yaptığı konuşmalarda İsrail'i "Gasp Devleti" olmakla suçluyor, esiyor, gürlüyordu: "İsrail bir gasp devletidir. Çalınmış bir toprakta gasp devleti kurmuştur. Müslümanların kanlarını akıtmıştır. İsrail'in Mossad örgütü bugünkü terör olaylarında başı çekmiştir..."
Arınç ABD'de
24 Mayıs 2005 yılında Bülent Arınç Meclis Başkanı sıfatıyla Amerika'yı ziyaret ediyordu. Ziyaret sırasında ilginç gelişmeler yaşanıyordu. Bu ziyareti Yılmaz Polat'tan izleyelim:
"Tarih 24 Mayıs 2005'i gösterirken Beyaz Saray Basın Bürosu'ndan kısa bir açıklama yapıldı. Açıklamada, Başkan Bush'un Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la 8 Haziran'da görüşeceği duyuruldu.
23
Açıklamada, görüşme süresi yoktu. Liderlerin, Irak, Büyük Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslar konularını görüşme imkânı bulacakları yazıldı.
Açıklamanın yapıldığı gün TBMM Başkanı Bülent Arınç da Amerika'ya ayakbastı. Arınç'ın ziyareti daha önceden planlanmıştı.
Arınç'ın ilk teması Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'la idi. Arınç, Hastert'ı Kongre'deki başkanlık odasında ziyaret etmeden önce kısa süreli bir fotoğraf çekme fırsatı olacağı bildirildi.
Türk Basın Müşavirligi'nden gazetecilere gönderilen elektronik posta yani e-mail de fotoğraf çekmek isteyen gazetecilerin Hastert'in ofisinden Olga'yı aramaları gerektiği bildirildi. Bunun üzerine bazı gazeteciler Olga'yı aradı. Olga da gereken bilgileri verdi.
Ancak daha sonra yine Basın Müşavirliği'nden gönderilen başka bir mail de, Temsilciler Meclisi Başkanı'nın ofisine dayanarak, Arınç-Hastert görüşmesinden önce fotoğraf çekme fırsatının olmayacağı bildirildi. Yani Temsilciler Meclisi Başkanı Arınç'la fotoğrafının çekilmesi ve tv görüntüsünün alınmasını istememişti.
Arınç'ın bu gelişmeden haberi yoktu. Türk basınının kendini izlemediğini düşünerek çok kızdı. Bu kızgınlığını da gazetecilerin yanında AA ve TRT muhabirlerine laf atarak belli etti. Arınç, aleyhine yazı yazan gazeteciler için de isim vermeden ağır konuştu.
Cumhuriyetçi partili olan Hastert aslında Türklerden fazla hoşlanmıyordu.
24
Ermeni ve Rum Lobisinin etkisi altındaydı. 2000 yılındaki sözde Ermeni soykırım tasarısının geçmesi için büyük gayret göstermişti. Dönemin Başkanı Clinton, "Amerika'nın Ulusal Güvenlik çıkarlarını etkileyeceği" gerekçesiyle Haster'a baskı yapıp tasarının Genel Kurula gelmesini önlemişti. Ancak burada hatırlanması gereken bir husus ta, Yahudilerle savaş yapılmadan kıyametin kopmayacağını açıklayan Arınç'ın Amerika'da Yahudilere methiyeler düzmesinin yanında sözde Ermeni soykırım konferansına destek vermesi, konferansın yapılmasını desteklemesi ve istemesiydi. Yahudilere tepki gösterenlerin ise bir avuç dinci fanatikin, işi olduğunu anlatmasıydı. Neyse dönelim biz Arınç'ın ABD gezisine, ABD'deki bu gelişmelerden haberi olmayan Arınç, Hastert'i Ermeni soykırım tasarısının karşısında duran birisi olarak tanımlıyordu. Gerçeklere takla attırarak. Arınç, Beyaz Saray Başkan Yardımcısı Dick Cheney ve Başkan'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley'le de görüşüyordu. Arınç'a göre görüşmede, Türk-Amerikan ilişkilerinin önemi ve bu ilişkileri hiçbir şeyin zedeleyemeyeceği üzerinde duruldu. Bu güzel ilişkilerin gidişini kıskananlar olabilirdi..." Oysa Amerikalılara; "Köpek, katil" gibi sıfatları layık gören yine kendisiydi. Demek ki dün öyleydi bugün de böyle, Amerikan düşmanlığı ile oy kazanıp, Amerikan sevgisiyle erime bu şekilde oluyordu.
MUSA'NIN MÜCAHİTİ
Ergün Poyraz
Togan Yayınları / Musa'nın Mücahiti / Araştırma İnceleme
Togan Yayınları / Musa'nın Mücahiti / Araştırma İnceleme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder